İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Göç Haberleri
Isınmanın dünyanın hangi bölgelerini etkilediği ve etkileyeceği araştırmaları yapılan simülasyonlarla ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Güneydoğu Asya’dan Ortadoğuya, Afrika’dan Güney Amerika’ya kadar kuzey yarı kürede olumsuz etkilenmekte olan ve giderek daha da fazla etkilenecek olan çok geniş bir alan var. Mısır ve Libya’da Arap Baharı hareketinin temel kaynağının insanları canından bezdiren kuraklık olduğu yaygın kabul görüyor. Afrika’da Moritanya’dan Sudan’a kadar dokuz ülkede şiddetli kuraklıklar büyük nüfus hareketlerine kaynaklık etmeye başladı. Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılan bir araştırmada bölgedeki tarım alanlarının % 65’inin yok olduğu ortaya çıktı.
Afrika kaynaklı Akdeniz’i geçerek Avrupa’ya ulaşmaya çalışan göç dalgasına karşı bir çok ülke sınırlarına duvar örmeye başladı. Afrika’nın sürekli bir göç dalgası kaynağı olacağını ileri süren bilim insanları var. Avrupa Birliği içinde sert tartışmaların en önemli nedenlerinin başında göç konusu geliyor. Brexit’in arka planında olan nedenlerden birinin de Avrupa’ya yönelik göç konusu olduğu ileri sürülüyor.
Ortadoğu’da tıpkı Libya gibi Suriye iç savaşının ve sonrasında ortaya çıkan büyük göç hareketlerinin de nedeni 2006 yılında başlayan ve aralıksız süren kuraklık. Sıcaklık artışı yalnız kuraklık olarak ortaya çıkmıyor. Dünyanın belli bölgelerinde denizlerdeki gel-gitlerde sular daha fazla yükselmeye başladı. Bu durum binlerce yıldır tarım yapılan önemli deltalarda tarımı olumsuz etkiliyor. Mısır’da Nil deltası, Irak’ta Fırat ile Dicle nehirlerinin oluşturduğu Basra Körfezindeki deltalarda sular daha fazla yükselmeye başladı. Irak’ın farklı bölgelerinden Basra Körfezi kıyılarına akın eden insanlara kısa zaman içinde yeniden yol görünecek gibi. Güneydoğu Asya’da ise, Vietnam’daki Mekong Deltası ile Tayland ve hatta Çin’in bazı bölgelerinde yüksek gel-gitler tarımı bütünüyle ortadan kaldıracak gelişmeler.
Science Advances’da dört yıl önce yapılan bir araştırma Hindistan ve Çin’in doğu bölgelerinde sıcaklığın insan yaşamı için mümkün olmayan düzeylere çıkacağını ortaya koydu. Bunlar dünya’nın en kalabalık iki ülkesi. Bu ülkelerde ortaya çıkacak kaos ve kargaşanın tüm dünyayı nasıl etkileyeceğini düşünmek bile zor.
İnsanoğlu, yaşam sürecinin çok büyük bölümünde kendisini hayatta tutacak su ve gıdanın birlikte bulunduğu iklim koşullarının hüküm sürdüğü bölgelerde var olmuştur. Bu durum tarım devriminin gerçekleşip yerleşik düzene geçtikleri neolitik çağda böyle olduğu gibi, öncesindeki insanoğlunun en uzun dönemi olan paleolitik çağda da böyledir.
Yaklaşık iki buçuk milyon yıl süren bu ilkel çağda insanlar göçebe olarak iklim değişikliklerine bağlı olarak doğanın su ve gıdayı kendilerine sağlayabildiği bölgelerde hayatta kalmayı başarmışlardır. Daha sonra gelen neolitik çağda da yine tarım yapabilecekleri iklim koşullarının var olduğu bölgeler kendi yaşam alanları olarak seçilmiş ve kullanılmıştır. Bu elbetteki olması gereken doğal bir tercihtir. Bugün de keza yine suyun bulunduğu ve tarımın yapılabildiği bölgeler yerleşim için seçilmiştir. Suyun bulunduğu ve tarımın yapılabildiği bölgeler aynı zamanda belli bir sıcaklık aralığının da bulunduğu coğrafyalardır. Son yıllarda ısınan gezegenimizde söz konusu uygun sıcaklık aralığı daha kuzeye doğru kaymaktadır. Proceeding of the National Academy of Sciences dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre önümüzdeki elli yıl boyunca son 6 bin yılda gerçekleşmiş sıcaklık artışından daha fazlasına şahit olacağız. Şu anda Büyük Sahra gibi aşırı sıcak ve çöl olan bölgeler yeryüzünün yalnızca yüzde birini kaplıyor. Ancak 2070 yılına kadar Sahra benzeri insan yaşamının olanaksız olduğu aşırı sıcak ve çöl olan bölgelerin toplam alanı yeryüzünün beşte birini kaplayabilir. Bu durum ise potansiyel olarak her üç kişiden birinin çok zorlu yaşam koşullarında hayatta kalma mücadelesi vereceğini ortaya koymaktadır. Eğer nüfus artışı bugünkü hızla devam ederse 2070 yılında sözü edilen üçte bir nüfusun 4 milyardan fazla olacağını söyleyebiliriz. Yani bugünkü dünya nüfusunun yarıdan fazlası.