top of page

İklim Değişikliği Eğitimi  (VİDEO)

İklim Değişikliği Eğitimi

İklim ve İklim Değişikliğini anlamak için gerekli  bilgilere sahip olmak, İklim Okuryazarı olmak demektir. Biz de burada bu tanımdan hareketle bireylerin en basit seviyede İklim Okuryazarı olmalarını sağlayacak temelleri atmaya çalışacağız.

 

İnsanların iklim değişikliğinin etkilerine karşı savunmasızlığını azaltmak, yalnızca iklim bilimini anlamamıza değil, aynı zamanda bu alandaki bilgileri tüm insanlara aktarabilme çabalarımıza da bağlıdır. 

 

Tüm canlılar kendilerine ait belirli sıcaklık, yağış, nem ve güneş ışığı aralığında yaşayabilirler. Bu aralıkların dışına çıkan koşullar ortaya çıktığında canlılar uyum sağlamak zorundadırlar. Uyum sağlayamadıklarında bulundukları yeri terk etmek durumunda kalırlar, aksi halde hayatta kalmaları mümkün olmaz.

Dünya'nın iklimini ilgilendiren kararlar, doğal sistemin fiziksel ve biyolojik bileşenleri arasındaki karmaşık bağlantılar ile birlikte, yaratacağı sosyal, ekonomik ve kültürel sistemler üzerindeki sonuçları da dikkate alınarak verilmelidir.

 

İklim değişikliğinin etkileri ulusların güvenliğini ciddi biçimde etkileyecek potansiyele sahiptir. Su, yiyecek ve toprağın azalması, insanlar arasında rekabete ve çatışmaya yol açabilecek, bu durum ise kendi başına büyük iklim göçleri ve dolayısıyla mülteci grupları yaratacaktır.

 

Güneş ışığı Dünya'nın iklim sistemine enerji verir. Dünya yüzeyindeki enerjinin dengesi de mevsimsel döngüler, yörünge döngüleri ve başka bazı değişkenlerin sonucu olarak etkilenir. Dünyaya ulaşan güneş ışığı karayı, okyanusu ve atmosferi ısıtabilir. Bu güneş ışığının bir kısmı kara ve okyanus yüzeyi, bulutlar veya buz tarafından uzaya geri yansıtılır. Dünya'ya ulaşan güneş ışığının çoğu emilir ve gezegeni ısıtır.

 

Dünya'nın güneş çevresindeki dönüş sürecinde, ekseninin eğimine bağlı olarak, gün ışığı süresi ve her enlemde alınacak güneş ışığı miktarı değişikliklere neden olur. Bu değişiklikler, yıllık mevsim döngüsü ve buna bağlı sıcaklık farklılıklarıdır.

 

Dünya'nın eğimi ve Güneşin çevresindeki yörüngesinde ortaya çıkan kademeli değişiklikler, gezegenimizin kutupları ve ekvatoral bölgelerinde alınan güneş ışığının yoğunluğunu değiştirir. Bu değişiklikler, son 1 milyon yıl boyunca yüz bin yıllık döngülerle buz çağları ve içlerinde daha kısa sürelerle ılık dönemleri oluşturdu.

 

Okyanuslar dünyanın yaklaşık %70’inin kaplar. Bu devasa su kütlesi iklim üzerinde büyük etkiye sahiptir. Bu etkinin temel nedeni büyük miktarda güneş enerjisi absorbe etmesinden kaynaklanır. İklimin belirleyici fonksiyonları olan ısı ve su buharı okyanus akıntıları ve üzerindeki atmosferik dolaşım yoluyla küresel olarak tüm yerküreye yeniden ve yeniden dağıtılır. Ayrıca okyanus tabanındaki tektonik hareketlerin ortaya çıkardığı veya eriyen kutup buzullarından kaynaklanan büyük tatlı su akışlarının neden olduğu değişiklikler, hem bölgesel hem de küresel ölçekte iklimde önemli, bazen ani değişikliklere yol açabilir.

 

Yerküre tarafından absorbe edilen güneş enerjisi atmosfer tarafından modüle edilir. Bu nedenle miktarı ve bileşimi önemlidir. Örneğin karbondioksit miktarındaki küçük artışlar iklim sistemi üzerinde oldukça önemli etki yaratır.

 

Atmosferdeki gazların miktarları yeryüzündeki yaşam, okyanus ve karalarda farklı döngüler aracılığı ile sürekli hareket halindedir. Bunlardan bazıları, örneğin karbon okyanus tabanında çökeltilerin ve bitkilerin birikmesi ile azalır. Buna karşın ormanların yok olması, fosil yakıt kullanılması gibi nedenlerle artar.

 

Yeryüzünde yaşanan volkanik patlamalar, okyanuslardan savrulan serpintiler, orman yangınları, kum fırtınaları ve insan faaliyetlerinden kaynaklanan çeşitli emisyonlar atmosferde çok küçük katı ve sıvı parçacıklar oluşmasına neden olur. Bu parçacıklar bir yandan gelen güneş ışığını geri yansıtırken soğumayı, diğer yandan ise atmosfere giren ısı enerjisini emip serbest bırakarak ısınmayı sağlarlar. Bu nedenle yeryüzündeki enerji miktarı üzerinde önemli etkiye sahiptirler.

 

İnsanlar, karbonu atmosferden uzaklaştıran veya sera gazı emisyonlarını azaltan süreçler yoluyla iklim değişikliğini ve ciddiyetini azaltabilir.

 

Sera gazı emisyonlarını azaltmak için gerekli olan strateji; tüm enerji üretimlerinde yakıt olarak kömür, petrol ve doğal gaz kullanımlarının çok hızlı bir takvim içinde yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüşümünü sağlamak, uzun vadede ise insanların enerjiyi kullanma biçimlerinde temel değişiklikler yaratmak amacıyla yenilikçi araştırmalar yapmaktır.

 

İnsanlar, iklim değişikliğinin etkilerine karşı önlemler geliştirerek sonuçlarına uyum sağlayabilir. Yükselen deniz seviyesinden kaçınmak için su altında kalacak yerlerden çekilmek, yeni iklim koşullarında yetişebilecek ürünler ekmek,  yeni inşaat teknolojileri geliştirmek gibi stratejiler uyum sağlama girişimleri olabilecektir. Tüm bunları sağlamak için araştırma ve teknolojik gelişimleri sağlayacak
yatırımlara finansal kaynak ayrılması gerekecektir.

 

Evrenin fiziksel yasaları her ne ise, yeryüzündeki iklimi oluşturan sistemin de bileşenleri ve süreçleri aynı yasalara tabi olarak çalışır. Bu nedenle sistematik bir yaklaşım iklim sisteminin davranışlarının neler olabileceğini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

 

Dünya iklim sistemi bir bütündür ve herhangi bir bileşeninde meydana gelecek değişiklik tüm sistemi etkileyebilir. Kendi içinde bir çok karmaşık yapının var olması, meydana gelebilecek değişikliklerin öngörülen iklim modellerinde ortaya konmuş olanlardan çok daha hızlı ve büyük ölçekte gerçekleşmesine neden olabilir.

 

İklim koşullarındaki değişiklikler, ekosistemlerin işlevini ve sürdürülebilirliğini etkiler. Bu durum tüm canlı türlerin hayatta kalmasını zora sokabilir. Fosiller üzerindeki araştırmalar, geçmişte iklim değişikliğiyle ilgili aşamalı ve ani yok oluşların kanıtlarını ortaya çıkarmıştır.

 

Yapılan araştırmalar, son 12 – 14 bin yılın dünya'nın iklim tarihinde daha önce rastlanılmayan ölçüde istikrarlı bir dönem olduğunu gösteriyor. İnsanın ve insan topluluklarının geliştiği dönem de bu yıllar. İklim sisteminin önemli ölçüde değişmesi, üzerlerinde varlığımızı sürdürdüğümüz başta tarım, yerleşim, ekonomi, ulaşım v.b sistemlerin alt üst olmasını getirecektir.

 

Canlı yaşamın kendisi (İnsanlar, hayvanlar, bitkiler ve hatta mikroskopik canlılar), atmosferin bütünündeki karbon döngüsünün temel dayanaklarından biridir. Bu nedenle yeryüzündeki yaşam atmosferdeki kimyasal yapıyı değiştirerek küresel iklimi etkileyebilir. Jeolojik araştırmalar yaşamın bizzat kendi varlığının atmosferi dünya tarihi boyunca önemli ölçüde değiştirdiğini gösteriyor.

 

Hava durumu ile iklim aynı kavramlar değildir. Hava durumu yeryüzünün belli bir konumunda kısa zaman aralığında söz konusu konumdaki atmosferde meydana gelen değişikliklerdir. İklim ise çok daha uzun dönemler içinde belli bir bölgenin atmosferinde ortaya çıkan ve söz konusu bölgenin bilinen hava koşullarının dönemsel tanımlamalarını yapan ve değişikliklerini kavramsal olarak açıklayan sistematik çözümlemedir.

 

Buradan hareketle İklim Değişikliğinin bir bölgenin bilinen iklim koşullarında ve yine o bölgenin ekstrem hava olaylarında meydana gelebilecek uzun dönemli döngüsel değil (El Nino ve La Nina gibi), kalıcı değişiklikler olduğunu söyleyebiliriz.

 

Bilimsel araştırmalar geçmiş binlerce yıllık süreçlerde kürsel düzeyde iklimin değiştiğini ve bundan sonra da değişeceğini ortaya koymaktadır. Ağaç halkaları, buz çekirdekleri, tortul katmanlar ile toprak analizleri ve benzeri ‘doğal kayıtlar’ dünyadaki ortalama sıcaklığın son 1300 yıldaki sıcaklıktan daha fazla olduğunu ortaya çıkarmıştır. Özellikle kutup bölgelerinde son 50 yıldır hızla değişen ve artan bir sıcaklık söz konusudur.

 

Uzun zaman aralıklarında dünyada meydana gelen iklim değişikliklerini, bu değişiklikleri yönlendiren doğal süreçler açıklamıyor. Bu durum yaşanmakta olan iklim değişikliğinin doğal süreçlerden değil, insan etkilerinden ortaya çıktığını önümüze getirmektedir. Bu durumun olumsuzluğu ise, doğal süreçlere dayanarak gerçekleşen iklim değişikliklilerinin çok daha uzun zaman aralıklarında gerçekleşmesine karşın, insan etkisi ile ortaya çıkan değişimin çok daha kısa süreçlerde yaşanacak olmasıdır.

 

Atmosfere doğal süreçlerle salınan karbondioksit, yine doğal süreçlerle atmosferden geri çekilebiliyor. Ancak, bu doğal süreçlerin dışında insan aktivitelerinin etkisi ile atmosfere salınan karbon mevcut doğal süreçlerle çekilemiyor ve atmosferde sera gazı etkisi olan bu gaz yüzlerce belki binlerce yıl artarak atmosferde kalmaya devam edecek.

 

Yukarıda söz ettiğimiz doğal kayıtların yanı sıra bugün okyanuslardan, en yüksek dağların doruklarına oradan dünyanın çok farklı noktalarında kurulmuş meteorolojik istasyonlara, dahası uzaydaki uydulara kadar bir çok farklı araçlardan elde edilerek sürdürülen ve her geçen yıl çeşitlendirilen çevresel gözlemler iklim sistemini anlamamızı ve değişikliği görmemizi sağlıyor.

 

İklim değişikliği ile ilgili yapılan ve son yıllarda giderek artan bilimsel çalışmalar özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından bu güne küresel sıcaklıkların hızla arttığını söylüyor. Bu çalışmalar söz konusu artışın nedeni olarak da insan faaliyetlerini gösteriyor.

 

İklim değişikliğine olan insan etkisi özellikle sanayi devrimi ile başlamış ve son 50-60 yılda giderek hızlanmıştır. Bu değişimin temel kaynağı; ağırlıklı olarak fosil yakıt kullanımından doğan karbondioksitin ve çok hızlı artan nüfusu doyurmaya yönelik tarım ve hayvancılıktan kaynaklanan metan gazının aşırı miktarlarda atmosfere salınmasıdır. Karbondioksit ve ondan 20 kat daha etkin metanın atmosferdeki varlığı yerkürenin doğal süreçleri ile kısa zamanda yok edilemeyecek bu nedenle yüzlerce yıl daha atmosferde kalarak sera gazı etkisini sürdüreceklerdir. Bu durum ise ısı artışının önümüzdeki yüzyıllar boyunca süreceği anlamına gelmektedir. 

 

İnsan yalnızca atmosferi etkilemedi. Yerkürede karalar ve denziler de bu etkileri en olumsuz hali ile yaşıyor. Yerkürenin fiziksel ve biyolojik sistemlerinde çok ciddi değişiklikler ortaya çıkıyor. Bu değişiklikler de ekolojik direnci oluşturan doğal süreçleri etkisiz bırakıyor.

 

Gerek kuzey gerek güney kutup bölgelerindeki buzullar milyarlarca ton tatlı suyu barındırmaktadır. Bu buzulların erimesi okyanus ve dolayısıyla tüm denizleri yerkürenin farklı bölgelerinde farklı seviyelerde yükseltecektir. Aynı zamanda sıcaklığı artan devasa su kütlesi olarak okyanusların ısı artışı ile birlikte termal genleşmesini de kattığımızda bu yükseltinin ne kadar olabileceğini tam olarak kestirmek çok mümkün değil.

 

Buzul erimesi kuzey kutbunda daha hızlı seyrediyor. Bu durum özellikle Amerika’nın doğu kıyıları ile Kuzey Avrupa ve kısmen batı kıyılarında iklimi çok fazla etkileyecek sonuçlar yaratma potansiyeline sahip. Nedeni ise Gulf Stream akıntısı. Bu sıcak su akıntısının yoğunluğu kuzey buzlarının hızla erimesinin sonucu olarak denize karışan tatlı suyun etkisi ile azalıyor. Yoğunluğun azalması akıntıyı yavaşlatıyor. Bu durum ise Avrupa’nın kuzeyi başta olmak üzere çok geniş bölgelerini etkileyecek hızlı bir soğumayı getirecektir.

 

İklimin önemli bir etkisi de tatlı su kaynaklarının yerküredeki dağılımını doğrudan etkilemesi. İklimin değişimi yağış rejimlerini değiştirerek, kış aylarında yağacak ve tatlı su rezervuarı olarak kullanımı sağlayacak kar ve buzu azaltacak ve sonuçta insanların (ve diğer canlıların) yaşamları için gerekli suya erişimlerini azaltacaktır.

 

Okyanuslar atmosferden karbondioksit emer. Bu emilim onların sularındaki kimyasal yapıyı da doğal olarak etkiler. Bu kimyasal yapının yarattığı ortamda yaşam olanağı bulan deniz canlıları aynı zamanda birbirlerinin besin kaynağı da olarak canlı yaşamın sürdürülmesini sağlar. Atmosferde artan karbondioksit bu dengeyi de bozacak ve daha fazla asidik hale gelmesine neden olacaktır. Bu durumda ortamları değişen deniz canlıları ile onlara bağlı yaşamakta olan diğer canlıların hayatta kalma olanakları ortadan kalkacaktır.

 

Hem denizlerde hem karalarda bozulan ekosistemler buralarda yaşamakta olan hayvan, bitki, virüs ve bakterilerin yaşayabilecekleri daha farklı ortamlara göç etmesini sğlayacak ve bu durum ise bazı bölgelerin farklı coğrafyalardan gelen yeni türler tarafından istila edilmesini sağlayacak, bu durum ise yeni hastalıklar ve salgınları ortaya çıkaracaktır.

 

Ve nihayetinde; iklim değişikliğinin yaratacağı sonuçlar dünyanın hemen her tarafında yaşamakta olan insanların yaşam koşullarını değiştirecek ve bu durum özellikle savunmasız kişi ve gruplar üzerinde ölümcül sonuçlar doğuracaktır.

bottom of page